onsdag 30 juli 2008

Zor zenaat

Lübnanlı şarkıcıya işkence yapmışlar

Dubai’de öldürülen Lübnanlı şarkıcı Suzan Tamim’in yüzünün yanısıra göğsünün ve cinsel organının da paramparça edildiği açıklandı. Arap gençlerinin idolü haline gelen 31 yaşındaki şarkıcının yüzü göğüsleri ve cinsel organının bıçakla paramparça edildiği ortaya çıktı. Tamim’in cesedi kuzeni tarafından bulundu.
-------------------------------------
Böyle diyor gazeteler
Ne güzel insan, ne güzel yaratik bakmasi bile insani doyuma ulastiriyor.
Yüce Tanri insanlari yaratirken bazilarina özenir ve bir marangoz hassasligiyla yaklasir.
Bazilarinida cam yarmasi gibi sokaga saliverir.
Su görülen yüze bakildiginda, bir hayli emek verildigi görülüyor.
Ve düsünebiliyormusunuz bu hassas yaratik birtakim cam yarmalari tarafindan iskence yapilarak yokediliyor.
Al sana bir Diana daha.
Yazikki böylesi bir dünyada yasiyoruz.

Üc adet sarkisini bloguma koydum.
Bu olay Bergeni gatirlatti ve üc adette onunkilerden yayinladim.

http://parlayanyildiz.bloggspace.se







Ískencede ölüm

Lübnanlı şarkıcıya işkence yapmışlar
Dubai’de öldürülen Lübnanlı şarkıcı Suzan Tamim’in yüzünün yanısıra göğsünün ve cinsel organının da paramparça edildiği açıklandı. Arap gençlerinin idolü haline gelen 31 yaşındaki şarkıcının yüzü göğüsleri ve cinsel organının bıçakla paramparça edildiği ortaya çıktı. Tamim’in cesedi kuzeni tarafından bulundu.

Günden kesitler

Hava sicakmi sicak, insan nefes almakta zorlaniyor.
Neyseki sansimiz varda biraz rüzgar esiyor.
Sicakta olsa mide bos durmuyor ve ne atarsan at iceriye kursun gibi eritiyor.
Midelerin boslugunu farkedince, kendimize bir Cin lokantasi bulduk.
Ben zaten hayatimda encok Cin likantasini tercih etmisimdir.
Etle karisik sebze hep favori yemegim olmustur.
Eger hep ayni lokantaya gitmis olsaydim, sanirim servis yapanlar sasiracaklardi.
Ne bicim adam bu yahu hep ayni yemegi yiyor diyeceklerdi.
Hic unutmam yillar önce böyle bir lokanta tanidim ve Cin yemegi yemek istedigimde hep oraya gittim.
Bunlar bir kari koca sadece iki kisi calisiyorlardi.
Bulasiklarinida kendileri yikiyorlardi.
Ben daha lokantanin kapisindan girmeden kadin hemen sorardi.
Yinemi ayni yemegi yiyeceksin?
Bende basimi sallayip onay verince sebzeyle karisik bif masama kadar gelirdi.
Daha sonralari bu lokantanin yerine bir Hint likantasi acildigini gördüm.
Hint yemeklerini ise hic denemedim, bundan dolayida oraya yol ugratmadim.
Bukez öyle yapmadim ve degisik bir lokantaya gittim.
Büfe diye bir sistemleri var ve belli bir para ödeyip yiyebildigin kadar yiyorsun.
Bukez bol deniz ürünlerini tercih edip karnimi tika basa doldurdum.
Cikarkende iki resim almayi ihmal etmedim.

Büfe sisteminde herseyi dograyip cig haliyle hazir hale getirmisler ve bunlardan secip begendigini bir tabaga dolduruyorsun.
Daha sonra ocaktaki asciya veriyorsun ve asci bunu bir demir firin üzerinde kavuruyor.
Sonrada yiyorsun.
Dün böyle birsey yedim ve tadi cok güzeldi.









måndag 28 juli 2008

Papucu delik kahinler



Sakalları yarı bellerine kadar inmiş olan kahinler, bir duvar dibinde sohbet ediyorlardı.

Feleğin darbesinden alın derileri sırım gibi olmuş, teri silmeye ellerde kalkacak kudret bile kalmamış.

Bunlar,ki nerede ne kadar yaşadılar, feleğin çemberini kaç kez döndüler sayamıyorlardı bile. Gelmişten gelecekten konuşurlarken, muhabbet iyice koyulaştı.

Ve bunlar etraflarında olup biteni unutup, meseleye iyice yoğunlaştılar.

Aradan bir zaman geçti atletik bir delikanlı yanlarından fırlayıp geçti.

Geçti geçmesinede kahinler geçişin farkına bile varmadı.

Hiçbir şey olmamış gibi muhabbete devam ettiler.

Çok zaman sonra delikanlı bir kez daha geçti yanlarından, yine fark eden olmadı.

Çünkü başını çevirip,te bakan bile olmadı.

Ancak üçüncüsünde kahinlerden birisi "kim bu yahu" dedi.

Diğerleride istemeyerek konuya yoğunlaşmıştı,ki delikanlı nefes nefese yanlarından geçiyordu,ki kahinlerden birisi

"Gel otur biraz delikanlı, azıcık nefeslen" dedi

Digerleride yazık falan dediler fakat olanları milim sapmadan biliyorlardı.

Sonunda delikanlı yanlarına geldiginde ayakta zor duruyordu.

Kahinler çocuğu iyice süzenden sonra birisi

"Kimsin necisin oğul, nedir bu sıcakta böyle koşmak? " dedi.

-Yolda gelirken ak sakallı bir pirle karşılaştım, bana on tur atmamı söyledi.

-Neyin karşılığında?

-Ancak o zaman içeri girebilirmişim.

Kahinler biri birinin gözüne bakıp "bu felek olmalı" dediler.

Çocuksa "hangi felek" diye şaşırdı.

-Çocuk daha feleğin kim olduğunu bilmiyor, şimdi buna nasıl anlatmalı,ki dedi kahinlerden biri. Diğerleride omuz silktiler.

Çocuğu yanlarına oturttular ve ona birşeyler anlatmaya başladılar.

Tam bu sırada çocuğun geç kalmasından huylanan felek kahinlerin yanına kadar geldi. Geldiğinde baktı genç delikanlıda orada.

-Koşuyu neden yarım bıraktın?

-Adım atacak mecalim kalmadı efendim, içim çöl sicağı gibi yanıyor.

-Sen bu kafayla zor elde edersin istediğini, şimdi var git yoluna deyip genci zebani gibi iki adama teslim etti.

Zebaniler genci alıp daha sıcak olan bir çöl sıcağına attılar. Genç delikanlı şimdi papuçları delinmiş vaziyette çölde maraton yarışına çıkmış vaziyette.

Íslam





Kissasa kissas afettir uluyan kurdun kagnisinda!

Tabiatin vurgusunda sol anahtari amoll komplexiyle kendini transa devretmissede; Gündemin platformunda felsefe anahatlariyla görselligin trajediye uyumunu film sekvensleriyle yasanmistir! Ufuk ne kadar darsa zamanda o kadar Akira Kurusowa silkelenisini dosdogru beyaz perdeye tasir! Woody Allen´dan iskarpinli düsen Kairo´nun Gülünde film sikesini ayaküstü tartisanlar David Lean sanatkarligiyla; Edebiyatin tiyatro kilifini hancer üslubuyla akla yorumlamislardir! Arastirmacilarinda üstünde durdugu mesele Alfred Hitchcock´la islenen her rivayet kusbakisiyla zamanin masasina kaydedilmistir! Birisi filme gerekce ararken bir digeride tutunacak firtinali asklar üzerine tez yagdirmistir! Sayginlik yaradilisa servet dagitirken arabin sivesi ta Laurence kadar ulasir! Bati günahiyla islam kafiyesi arasinda mucizeleri yanik yanik anlatir Lean´in oku! Amour nitekim kavgayi bile kalabaliga tasiyandir! Ne tanir ne görür ki bati yakasi ikiligine islamin karsit telafuzunu vurgular! Oyunun kökü nirvana sokulusunda gizlidir! Ìslama siginir Lawrance kainat duvagini paylasinca! Agaç kadar yüküysede torbasinda; Ìftira kaderin en yakasinda; Dokunsalar aglar tilkinin asasi; Göz degmeden yalanir maddenin cüretkarligi; Bati arab kumarinda san söhret tanimaz bir türlü! Neden ölür acizligin perdesi diye merak edenler varsa birde tez uyarlarim aklimin soluguna! Nirvana cicegini Arabistan´da inceleyen batili sair akil veremez inceligin sinirine! Gönül rahatliga ermeden ayrilmaz ufkundan! Yeniden dogus var der kitap aslinda fakat nasil ve ne türden olduguna bakar misal! Ökünmesin kimse ayin huzurunda intikam alan ressama! Nitekim yildizlar savasinda Yoda ayni sekvensin kurbanidir! Kral derki Oku ve bileni uyarla! Yoda derki inanc heryerde kilimle ucani tasir! Film izdirap verir hala anlatilamayan cosku tekerlemelerine! Oysa cazip olan bile fotografa John Huston´da bir Hepburn ve Bogart sermayesini katar! Sinema kadini karsiya gecirsede akilli yinede küregi cekendir! Tiyatro bir kahramanin icgüdülerini ego testisinde yasatir! Kazanchakis melodramlarinda ulumalar dertlilere tutsak mekanlar yagdirirken Jean Renour mekanizmasini yalinligiyla sinifsal dayanismaylaharflere yerlestirmistir. Dobra yasayan halklar arasi tutuculuga film aritmatigini sokarak inanci misyoner sistemide kahramanlar yaparak katliamlari hedefi yakalayarak sinarlar! Hücre komplexiyle sinemaskop israri yasayan komedya firtinasiyla regisörlerin kazilari milattan bugünekadar herseyi yürekle mukayeseye calisirlar! Inanc kavgasinda soykirimlar olsada yinede ferman tanimayan film adaletidir! Oysa kirlangiclar bile tiyatro sefasina yagmur tutamazlar! Fellini bile oyun fircasinda bir parca Zorba akliyla yogunlasir gibidir! Zorba sahnenin siirle oyuna verilen yakarisinda elin kundak mistisism uygarligini dile getirir! Kabina sigmayan sinir frekvensleri arasinda insan olaganüstü kabiliyetlerini bulusturur! Akli hizaya getiren mikro organizma agitinda olusumun dayanikliligini tercihleriyle yasar! Mevlana üslubu yorumlanirsa sekvensler aklin endamiyla döner ve aslin özde filizlesmesindeki kalitimi ömrün erdemine yorar! Tilki eger üslubun göz perdesiyse kobrada yakinmayi elden birakmayan izdiraplaridir! Zihin acligiyla kisi dölün ramak kalan halk edebiyati oyununu sergiler! Romeo Juliet karabasan degildir; özün cekirdegine hesapli adimlarla yakalanisidir! Film inceligiyle sorgularsak film Juliet oyunsa aklin yorumu Romeo´nun yasidir! Öz güldür, özentide dikeni lakin And daglari resmiyetinde feminin karakter icerikli takilarla ciltler boyu teleskopa alinti yapan uzay haydutlari ic güveydir! Oyun tiyatroysa öze olgunlukla ulasmakta film üslubunu saate yorumlamaktir! Vatandas Kane ikna eder insani ki iktidar heryerde ikisini beraberinde üklenip gebeligiyle mistikligine vurgun yasayan tekerlektir! Rüya film okuna burukluguyla girense oyun algisiyla izdivaci öksüren kalp trajedinin yumrugudur! Damardaki kan bile kadrini tanimalidir! Ìnsanoglu heryerde rekabete resmiyetiyle bürünendir! Rakam olgusuyla bulusursa elin inceligi vaad rivayete giren soyluluklari yaslandirir! Siir dakikasi dakikasina ayni misraya hizmet etmek zorunlulugunu yasar! Zaman kabiliyetini Mifune Toshiro bakislarinda iktisata uyarlasada onun tirpani Rashomon irzinda sürecine ökünmeden birde köylü edebiyatini takiya yerlestirir! Mifune tilki anlayisini sanki Hindistan´a bir gecit filmindeki Doktor Aziz yontulmasiyla yasar! Tilki film uyanisina hürmetle yaklasirken kurtta tiyatro sefasini kalitim yoluyla kobra dialektine sunar! Vaftiz olan nihayetinde göbegine kadar tursuyla basima giren film; Kiskancliginda Hindistan siirini karmasiyla yasanan karabasandir! Asillik kirbaclansada damaga tad yaratan yinede efsanevi asklarla bulusan hudut yorumlamalarinda tehlikeli yaklasimlari kurcalamaktir. Belden asagisi endamini kart yakistirmalara biraksada dekan facialari yasayan ayibi sulandirmadan tilkiyle atistirandir! Ruh sadakate ihlamur hazirlarken sanatci boyundurugu rolündeki keramette yasar! Her ne kadar film ve sir varsada yinede oyun ehlibeytlerini hatiralara döken binbirde öykü bicilir imparator bedenlere; Dört dörtlük bir kilic heryere batandir! Oyun adaleti öylesine seffaf bir kadindir ki kanina bile günah sokumuyla yatar! Kus sütü körpe kizlarda imani bilir! Tac yakindan incelenirse darginliga girmeden yalin musiki incisi takiya gecer! Mistik analizeye yakarislari sokarsak her dilde tamir edilmesi gereken birde duyarlilik vardir! Kus her yufka yüreklinin kafasina konup yarina hayirli dua yedirmez! Yalanla düssel kayinpederlik yasansada Rebecka uyarlamasinda Olivier celiskilerinde yinede acikta kalana mahsus bir dert yanar! Felaketler cigiri heryerde duasiyla zamana yazilan, monotonlukta seckinlige hizmete atilana koc keser! Zaman perdesinde David Lean sarmasikligi islamin hiristiyan perceminde yasanirki onada kimsenin ne akli erer nede kafatasin sorumlulugu! Olam ki dunyada bin ay günü cesme! Farzetki cesedine asiksin! Olaki bin icenim olsun hayat ferinin yazgisinda; Dinleki kabahatini yakansin! Olsaki hayalim bir film fakat nice tiyatro ihtirasi, olsa ki kacip ayaga kan yakan bin iftira! Görki sanata efkarindan daha fazla bezenirsin! Olsun derse mecazi sifirligim olayim ki kagnida bir oyun besikte aglayan bir kurda! Kurt sinemada kirlasmanin simgesi olsun mu o zaman? Olaki karanliga yüzümü kaydirmadan gösteren ressam! derki kitabin sercesi: Ya birde adalet kadisi? Orson Welles´te ölmeden önce bir sarkiyla genc olmak istedigini anlatir geriye! Amaci saati zamanin örtüsüne cevirip bekaretini bulmaktir! Film tarihi anayasasina bile tatmin olmuyor dogrusu! Tiyatro hicranina giren bir adamin belliki yeniden genclesmesi tatmininde olgunun filmini yapmakla mümkün oluyor! Öfke acliktan faydalanmakla gün isigina bezensede dahilik sanata dobra dobradan sarilmaya gül dedirtiyor! Oruclu olmak bir yana birde misafirperver olmak var dünyaevinde! Ahiretin kapisi boyuna karma islerken birde bunun genclik kavgasi verilir! Oyun olmak hedeftir dengimize! Fakat nirvana türbani olgunlukta gülü sarmaya yeminlidir! Ìslam yedi kat diye uyarir boyuna hikmet heryerde avuca giren namahremden irkilir! Olaki oda inancima gün yazan dostum! Her boyutta bir olgunluk kazanir insanoglu; Hayat agaci budaklanir fakat incelik eli tanik eder farkina! At yarisi gibi bile olsada, feminin bir duaya kapanir omurganin gülü! Saatse artik, kafiyeye gurbet demeden yasamaya islam hedefinde lütuftur! Kabiliyet her dindari her din kadar mukaddes bilmektir! Bugünün saraylisida aglatsada bilgeyi yinede lokum uzatir refah bir incire! Cekirdegi dolar fakat ya ruhi iligi; Ruh bir beden yasar birde egoism; Rehber olana heryer yemyesildir! Zaman her nakista imdadin erkekligini tasir! Gurbet zarfi alip sifayla okumaktir! Allah erdemi en büyüktür! Kitlik yokturya yilan dahiliginde bir gün ibadet bir diger günde asiktir! Mumya kadarda safliktir! Misyonerler mezken mesken dolasip senaryo agirlar su sürgünde! Oglak kadinla boga gelin kadar muziptir! Akil sadece fransiz ikiliginde yasanan 'bir kadin bir erkek' filmidir! Dramaturji kabiliyeti sorgulasada bilek kagnida giden sereftir! Film ikilikle yapilirsada dilin fermaniyla ayiklanir! Frank Capra felsefesini bu ikilik üzerine yorsa ne derdi resmiyeti! Olaki oda inancinda bir makale yasatir tiyatro imdadina! Dana acisiyla kirvenden daha özgürsün! Yasagin ardi arkasi kesilmez Dostoyevski kusak kerametinde! Nisan alir filmin ozani ve: Olaki kardada bir büyükük sakli, birde hasar alan burun kivrakligi! Yaniktan bir kirbac duyulsada orali olmaz zalimin soylusu! Kan yakar, sirlar aydinlanir ve erkegin dilini kurtarir atin kuyrugu! Hersey kadehin olgunlugunda veresiye bir eskiya bilinir kilerde! Tekdüze yaslanan derki: Ìlyada safaga gül sarandi, tilki boyu saka gazap üzümüne intizamdi! Fellini serenadlarinda filizlenen marifetler inancta bukalemun birlikteligini yasar! Tilki derki asker olan kursununda yanandir, tek bacak uyumsa derman arayan trajedinin kuludur! Walt Disney evrensel mirasin kahramanidir! Olgunlugum derki oyunlar yedi cüceler filmde pamuk prenseste percemdir! Öyle akilli ve öyle gülünctür ki akibeti? Evren boyuna öykü üretir! Oyun maskerad olmadan yinede bilelim özün kirvesini! Trajedi övgüdür aklin komedyasina! Azur inadi müzeye kapatarak varolmaz aklin vasiyeti! Kapanda yatan yarali bir ejderha, görsellige sakinan bir tilkidir! Adinda fermaninda felek ilac tasir! Yarali gezmesin tutucular! Ìnanc tosunda fikraysa; Ezop siirde kumarbazsa; Ìslam lisan elinde gözbebegine inattir! Anayasa düsünde islam hakimiyet tahtidir! Yaradilisin kodu mistik degil artik, okuyu algilayan felsefe ucgurudur! Ìslam olmak yada olmamaksa iste bütün meselede burada! Ölüm safaginda bir yazgidir! Hayat safliginda rüya bezidir! Korkmak yok ki ikilikte, zamani cekime alan kellede bir emanet hanceri; Yas ardindan felek bile Mars intikamina nisandir! Resmiyet herseyde yalandan esen bir Citizen Kane dir! Uyan kulum; der felsefe amiri; Ta yedi kat dergahindan ilk katin müjdesine buyruktur! Kalp alintisinda dirliktir! Yaka paca inanc aratmazsa insanoglu perspektivi? Transa imgeyi sokup katir ardindan sürendir! Ìslam felaketin degil bohçanin kelligine haramdir! Dervis dervis dolasip en sagiri dürendir! Saati gelmisken günahi boynuma bu kadar derim aklim sira! Gönülden bir sohpet yasadim sizinle! Kurda kusa yem olmasin misralar! Vicdanim kumarda su siralar fakat falim var bir yerde! Aslimla yaratmak dedimya dosdogru? Felsefemde kinamadan bir gül soldurmak yatar! Zincirlere alinamaz insan dehasi, boyuna yulara sürgünle usaklik yapmak ister! Ìnsan kostümcüyü yaradanda oyuncuyu yasar bilmeden! Mimigi kim uyarlar orasida belliki kitapta sakli bir ferman! Dostlugunuz dorugunda insallah birbirinizle! Kabiliyet hepimizde fakat kimki perde arkasi Hamlete boyun eger? Zitliga ragmen mistik yasar Macbeth´in kainleri! Onlar inancta heryerde birde mizrak tanitir! Asil olan bilirki saatin melekleri igne ucunda felekle yaslanir! Bale kibir olani meraka kemer yapar! Safak rüzgari neredeyse bizde orada Gary Cooper ile Hemingway salvarini yasayacagiz! Bir rüzgar gibi gecsede ekonominin vurgusu emir kipini yasal asklar iletir! Cuvala girip oyun taslamak peki kimin neyine? Ìlkellik derki birakin oyunlarda tiyatroda yasasin, beyazperde Hamlete kuru kafayi bolluktan yakindirir! Çanlar kimin icin calarsa calsin Büyük Ìskender kalin perspektiviyle hayali yargilayandi. Kabus görkemiyle uçukladi dudaklarim; Sarhos bir balik gibi sarpa sardi denizci yeminim; Demir attim adaklarin adasinda yaka paca tutusan ilkelligime; Rekabetime degil madalyonun istikametine yazarim sir kesemi; Yerdegirmeninde bir zümrüt duasiyla yakalandi baharin cilveleri; Bir eskimo burnu yanik bir gökyüzüne tilki aksaniyla kagniyi sürgüledi; Toz bagladi ruhumun sanatkar destesi; Galip geldim Çaykovski´nin arindirma kalkanina, devam eder ruh kibirim; Mehtabin cetveline nazirlar dayanirdi bilirim; Ballandira ballandira azinligi dürdüm testimin sol yanagina; Disarida yatan elden ayaktan düsme efsaneler yamasiyken; Nemrut dagi altin cagin dorugunda saire acilir kaz daginda; Bitirimsin hadi Dersu Uzalanin seyitleri! Varolmanin dayanilmaz hafifligi, serpilir uygarligin merhametine! Dekan olur cuvaldizi ilhamperisine batirir baldiz kaderler! Kaldirimlar Ferhat´a nergiz tasir! Ra sisin gevsekliginde danseden bir medeniyet sarkisinda küle ayak daglayan; Nergiz kuskuya yer birakmadan askin soluguna gireni ugurlu kilandir! Oki inceligin türbanina dag delen zihine sahiptir! Kolay olani degil kobraya gelin yazani zaman hos görür! Dag kadarda yücelik terletir bilegin cesaretini! Bir kesis adagiyla toz topraga kavusur kuzgun; Sefillik serinde sanat kulesine feneriyle yanasir yelizde; Saplanti ugurlar zifiri karanliga Hadesten düsen baykuslari; Düzmece dirlik civi cakar paskalya avlusuna; Yoksulluk balik gibi sardi okyanus bagrimi; Dösegime Köroglundan gurbet agitlari yagdi; Tütün gözlerimde pervane oldum danseden sikelere; Güzü alip gerdanima sebep diye doladimsada serbeti kandiran sakanin girdaba sözümona deginen bilezigi; Ayibim varsa Zeus tasasina; Gökdelenlere hazimsiz vardim; Günahi dargin yatan rivayetlere sargi olsun; Ìslam öz olup Allah burcuna sürgündür der dururum vatan borcu hacmimde! Sahip ararsan kendine akil deme dur divan edebiyatinin ömrüne! Ta Sakaldan tirnaga bütün bedene girendir! Olgunluga inanansan dur denilince duy derdini! Ìslam köy köy dolanip serce parmaginda kasabaliyla erendir! Kalem tek A degil Z ye kadar bilir vaftiz torbasini! Ìslam kâgit kaleme degil sadece, cilve yapan her rakama degendir! Asir asir dolassada oyun kundagi; Ta Molladan Azize kusbakisi olan herseye; Ìslam tilki duvagiyla Eden ordusuna damattir! Ìncil gelinse oyun cemberinde, islam kurcalanan murattir! Akil varsa sakadan ötede; Resmiyetin elinde; Ìslam köken degil felegin icabina direnctir! Masallah, her sairin takati hanedan agrisi; Karinca kararinca terslenir merhamet duvari; Modaysa sürekli hosgörü dagitan piramidler süreci; Putlar asillikte asiyi kaldiran birader mutfagi; Elbet kiyilarda gizemin sokumunu arastiran medeniyetin zeybekleri; Merakin zindanina atilan Platon´u sakasiyla taziya yakalatan kirk haramiyse; Kolacan etmeyin efsaneleri, hayali sanata gömen rüya disleri! Ask merhamet tanimayan keci sakaldir! Kibir tutkuya tanik olani oglak kulaginda ayiklar! Dünden bugüne hersey basina kadehin buyrugu olduysada, doldurulusa getirilen meraktanda öte yasayan serinlikte; Ìbadet etsende hacet yok katibin fesine, hersey yine demlikten döküme gaye! Grameri peygamberler tasir yerli duaya; Ìpek yolu kudretin pusulasini avlayan terlikle ruhi; Teleskopun göbegine giren mazisi miskin sinsilik; Masumiyet öfkenin kilici; Dikeniyle gözkapagini siler tilkinin symfonisi! Damdan düser gibi agirlanir reis sükünati; Ìslam mazisi sarap kuyusuyla ölçülmez! Solugunda feodalism saci bulunmasina ragmen idealism köskünde karartilani tanitir! Secdesinde padisah kazmasi yoksada Adem Havva rahminde mizrakla koyun koyuna requem keyfine seckindir! Sazliktan gecen her can bizon hickirigina erkenden gevsektir! Ta Ezoptan Atilla´ya kadar incelir mürekkebi; Misafir olur insan dünya evine fakat sakalina gecer inadin tahtini! Ya vazifenin son turnasi? Bir sperma hakimiyetiyle sarilir Allah´in varligina! Ìnsanoglu yaradana tek nisandir! Akil maneviligin mahkemesindeyken odaklanma sistemiyle soyar fikir savani! Ìslamin kivrakligi ta Atilla´dan Kubilay´a kadar herkese ögüt degirmeniyle inendir! En dogru lafin orucuna girsede dudagi; Hz. Muhammed kilina degil nergizin sirrina gelmistir! Edebiyatin sayfalarini yarilayacak degilsede felsefesi; Ta Abraham ´dan Newton´a degendir! Arzuda ne varsa frenlenmeyen, dikkat sarar ümit düsün yaylasina; Dogruda ne kadar egri hacim merkezi varsa zaman nispetinde; Korkuluga degil kibleye yasini öz dönene gelendir! Evren ilkeleri sagoldukca; Ta Ademden Kabil´e Allah hikmetini tanimlamasiyla; Ademoglu nun kedi yumagina gelendir! Ìslam tek evrensel anayasa olup kismen aydinliga ugrayandir! Rüya solugunda gizemde, felsefe duvagina gelendir! Agzi kokmasin insanoglunun; Alttan alacak yaban horozu varken temenni eder irkciligin feri; Alacakaranligin çeyiziyle oyunlari gün sofulugunda oku der; Bir balikci köyünde zambaklar hayaletlere dös derler! Kasla göz arasi findik kirana cigerler kusku diker! Agzi acik bakar mezhebin soylusu! Difteri hassasligiyla transa yatan balikci mendilleri; Köskünde vicdaniyla uyur Neptunüs büyüsüne! Saglik anavatanda dünden bugüne gelen hazinelere bahsis dagitir! Kurtlarla danseden rahata yayda yatanda marifettir! Bir ögün as ver diye inler Ìlyada´nin kasiklari! Zeus gövdesiyle çakilan bes diyar istikbaline nar atar! Athene bakislariyla göge uzanir rahati taniyan muhterem asiklar! Paris görkemiyle tanrilari kiskandirir meleklerin tasasi; Yine secilmez en güzelin hayrani? Sögüt agacinin altinda yatar en merakli Halikarnas Balikcisi! Afroditten yanada sakal hic kolonyaya dert yanmaz! Divanin kilici görkemini Olympus daginda sasi yasar! Zaman bitmeyen bir mazide sadece uyuyan güzeli yasar! Bir bülbül tekerlemesidir tasdan ayiklanan! Derdi devasina yakalanan her inanci düzeltendir! Ìbadeti soylulukla yasanan kurda kusa varliksa; Ìmdadi unutup evcil yalana siginan kedi köpege deginendir! Uyarilari bilinsin fermanin, Casablanca´da bir Bogart yakinmasi! Tanri katinda firma olup politika defterinde borsayi oynayandir! Kalitim servetinde kaygiya yürek sunandir! Fermandan alda tellalin bilegine sevap gibi girendir! Ìslam kas göz olup süzülene gelendir! Adagi saglam olursa her imdadi bilendir! Kardan adama gülüp buzullari serendir! Ta Atatürk´ten tutun Sezar yumruguyla gülendir! Ìslam evren olup tüm evrensel yasaya girendir! Dogru kelebekle ucmazsa her dümeni süzendir! Evren kel olmadikca vezirlere tüy yazandir! Ìslam el fali olup yasam felsefesine duyarli olanlara mimiktir! Keloglan olmadikca ana verdi diyendir! Kafatasinda bir name olup somurtana dönendir! Ìslam beden olup olur olmaza zaman akibetiyle binendir! Korkuluk olmadikca secdesi oku der övendir! Evrensel adaletin sahidi olsun RA askiyla yasayanlar! Kopukluk yoksa sehvetinde Apollo´dan inen dualar yasam hendegine savas dekani kalsin, diliyle tökezler bilinir düsmanliklar! Körpe kekliginde elinde keman hala hasret yatar Helenenin yanlizligina, tek güzeli bir islam secendir? Bilinirki telafuz koctan siginti olan heryerde frenlenen bir karamsarlik! Zarif süzgeciyle hayati siginakta yalar zamanin testisi! Timsahin gözyasi tilkiye kissasa kissasi yasatir! Zindana girmeyen düsesler tanda hamamda yazarlar! Medreselere gelin giren miskinlerin oyunu, Ra´da güzel yasar! Brecht´le soyunmak vardir olgunun sinegine! Dokuz doguran vatana ana der hanedan misketi! Savurdunsa oradayim, der kobranin kirbaci! Akilliyi degil sadece elimde postaciya kapiyi iki defa acani yasarim sizinle, ayni tas ayni hamam serefsizin cilvesinde palazlanir bilirim! Ìnternet sitem hayatimin bana verdigi zekattir desemde tas kafam yinede allak bullak olur veriminde! Dostlugun rütbesini sorgulamadan mutlu yillar erdemine sürükleyicilik tasiyin! Okuyuculara tesekkür ederim, verimlilik hamamböcegine bir dögüntü! Yinede susmaz dersem ikiligime rekabet tanri katinda bir vadi tasi kalsin dilerim. Hülya Eryigit

Ílion


Ìsveç yildizina bağlanmak ayiklanmaksa gururdan;
Onbeş kefen arzusundan karga biyiğindan fildişne duyarliyken;
Geçmişin akademisinde sifirdan bir kiskançlikla;
Tabiatin sağduyusuna mantik kargasasinda buyur olduk!
Oluşumdan engebeli bir şiirselliğe hüzün yağdirdik!
Gururun siteme nikahindan başina buyruk kaliplaşmalara gebe olduk!
German yüzügüne kaygisizliğin kağnisinda serçe yillarini saydik!
İhanetin yorganini beş vakit anadil şiirsellesmesiyle yakaladik!
Bir bekleyiş, bir uyaniş akasya yamasina bir derleniş;
Affa intizam kuyruğunda dolandik!
Doğuşun utancina nimetler yağdi lakin kilpayi uçgur destaniyla yariştik!
Etik diyanetin hizasina her yalin kadehi imge evinde sulandirdik;
Boş bulunduk;
Ayiptan gayrete taniklik ettik;
Bir öykü sarmaşiğinda;
Kral soyunda tökezledik!
Saklambaç kalesine her bir yiğit bağdas kurduğunda;
Şaka uygarligina yilmayan aylarin göbeğinde;
Takattan yakaranlar misali;
Kaygan aşklar böbreğine;
Siğindik!
Sindik!
Sardalya ayibina;
Nakarat olduk!
Kahverengidir
Eden´in gözleri!
Turuncu akilda bile olsa merhametin yemini;
Tan vakti çığırdan çikan her gömleğe; Sarindik!
Sindik!
Sabaha açilan kazma kürek ihanetiyle;
Tarandik yillarin olgunun tarağıyla!
Taninmaksizin sindiğimiz yürekte;
Tarihin musikisinde;
Aindik!
Sancili bir şalvar akibetinden;
Sindiğimiz sefilliğin tacindan;
Taşindik!
Ìlion hürmetinde;
Rizamizda körkütük şarap akidesi yaşarken;
Masalperest tüzükten kanimizi saklarken;
Maşallah, ilahın kuyruğundan;
Silindik!
Saklandik varlığın tekmil hayalarina;
Bilindik ki akıldanda sükunet yargi yargicina;
Bilinmek istemezken varliğin surlarina;
Sarındık ikiliğin tökezlendigi mermer yazıtlara;
Bilinmemek için gurur perdesine;
Aklin yoldaslığına mistik olgular yağmadan;
Ìlion safağina gizlendik!
Bulmaca sararken emeğe!
Sindik!
Saklandik!
Arindik yalanan dudaklardan!
Yedi cüceler şehvetiyle;
Büzüldük!
Lisan çemberinde abdallik kaderine;
Serildik;
Amaca hürmet diye yinede;
Beş kefenin tahtina;
Sarpa saran aclığın yokluğunda;
Ìlion misafirhanesinde;
Kapalıçarsı yolluğuna;
Bir kurt koltuğuna,
Sarildik ayın yüzüğüne;
Shakespeare kardeşliğinden alindik;
Dergah aliminin servetine,
Ìslam perçemi altinda;
Düş yorganina hasret evcilliğimizde;
Sindik!
Saklandik!
Aklimizin dörtgen hacılığına;
Kumarbaz resmiyetinde sualden ırak;
Masaldan alim kan varken yokluktan;
Cesaret kalemiyle yufka alınganlıktan;
Yakarana biçare olmadan ihanetin tirnaği;
Sindik!
Sindik!
Sindik!
Sakaldan öte budaklanan sairliğe;
Ìnançtan mukaddes şakalara sarındık!
Sindik yinede;
Damaktan düşen servet tacina!
Ìlion haremine!
Kalem sihirbazları tartısından öteye yakınlık yoksa azizden yana;
Modasinda kılıbık;
Zifiri ayın sancisinda aylakliğa adakken akil;
Yanik bir ciğere sürgülendi zaman sinesi;
Saklandik!
Sindikkkkkk! ! !
Safağin belkemiği adına yinede erdemin gönlüne;
Can evine nakaratla sığındık!
Sindikkkkk! ! ! !
Sömürge felsefecinin engebeli mizacinda;
Kuşkusuzluğun seyrine;
Aklın dinine islama!
Ìslama! ! ! !
Sigindik; ; ; ;
Sindik! Yama olmamak uğruna kefenin zarina;
Safağin mantıktan aldığı film şeridine;
Sekvens yorumuna; ; ;
Ìslam kaderine! !
Sığdık!
Öz çekirdeğin merhametine;
Adaletin buyruğuna!
Sığındık! ! !

Hülya Eryiğit

Milles gorden

Carl Milles Ísvecli bir sanatci.
Esi Olga,yla birlikta 1906 da bos bir arsa alip ev yapmis ve evin altini atelye haline getirmisler.
Eside kendisi gibi sanatciymis ve uzun süre bu heykelleri yapmislar.
19 eylül 1955,te carl ölmüs ve bahceye gömmüsler.
Saygi deger Olga ise 1967,de terketmis bu dünyayi.
Bunlar sanatci olduklari icin isimleri ölümsüzler sitesine kaydedilmis olmali.
Bunlar bir yerde kaybolur, diger yerde ortaya cikarlar.
Bu konuda yazmaya devam edecegim.
Resimleri secmedim ve rastgele yerlestirdim.
Benim icin onlarin hepside degerli.
Bunlara alin teri sarfedildi.
Saygiyla aniyorum her ikisinide.

http://ilion.blogcu.com/.

















































































lördag 26 juli 2008

Dogum sancilari



Bir ülkede veya sehirde halk biribirine girmis ise, o sehir veya ülke artik hizla tükenme yoluna girmistir.
Bu trendi artik geriye cevirmek cok zordur.
Yani ic hücreler kendi kendilerini tüketirken, dista bulunan ve baska sistemlere ait olan hücrelerde oraya akin eder.
Aynen bir bedenin les haline gelip günesin altinda kurumaya yüz tuttugu gibi.
Akbabalar, sinekler, hatta kelebekler bile oradan pay kapma yarisina girerler.
Temelde yatansa yasam icgüdüsüdür.
Öylesi durumlarda her canli kendi yasamini düsünür.
Bu sehir ve ülkeler bir zaman sonra yerlerini baskalarina birakirlar, artik yeni bir sehir ve ona uygun insanlar doguyordur.
Zaman uzun vadede bunlara aralar kapiyi.
Sagliksiz ve hasta hücreler artik yerlerini yeni ve dinamik hücrelere birakir.
Yazar fantazisinda Atlantisi kesfettiginde, vizyonlara bakmis olmali.
Yani o düsünce bazinda, el sistemi vasitasiyla Atlantis diye bir yerin oldugunu biliyor.
Bunu roman veya sanatin bir bicimiyle ifade eder.
Fakat bunun dünya yansiyip insanlarin günlük yasamina girmesi, zamanin insiyatifindedir.
Bir an gelir zaman o fantazi denen olayi gercege dönüstürür.
Günümüzde birtakim sehir ve ülkeler hatta bölgeler zaman vizyonundan silinirken, yerini daha genc, daha dinamik ve uzun vadede daha dayanikli olan birimlere birakacaktir.
Cünkü eskimis, yipranmis ve icten cürümeye yüz tutmus hücrelere artik yer yoktur.
Bunlara güvenip kimse yola cikmaz.
Gerek toprak olarak, gereksede insan gücü olarak zamana ayak uydurabilenler bu isin lokomotifi olacaktir.
Dünyaya bakildiginda ise bu lokomotifin kuzey oldugu görülüyor.
Cünkü kuzey islenmemis ham madde gibi hala kendini koruyor.
Bu korunmanin altinda yatan nedense, bugünler icindi.
Yani yerküreyi ileri zamana tasiyacak maddesel ve akilsal güc.
Bundan dolayi kizgin günes altinda yasam bulamayan varliklar bu bölgelere dogru akin edecektir.
Burada ucan hayvanlar cok cabuk ve önde giderler.
Nitekim tüm canlilarda bir artis olmustur.
Bugüne kadar görülmeyen canlilar cikmaktadir ortaya.
Durduk yerde uyduruk bahaneler bularak kendini tüketenler bu isi farkedemezler.
Onlar varolan enerjilerini bos yere tüketip yorgun argin toprakla kucaklasacaklardir.
Cünkü zamanin hükmünde artik onlar yokolma dönemine girmislerdir.
Evrensel sistemin kanunlarinda hicbir zaman miyadini doldurmus eskiye yatirim yapilmaz.
Nitekim Avrupalilarin kita Amerikasina ayak bastiginda yerli halk hakkinda hüküm verilmisti.
Zaman uzun sürdü fakat onlar yerlerini yeni gelenlere biraktilar.
Bu kural her yerde gecerlidir.
Her yeni dogus, bir eskisini rafa kaldirir.
Ve dünya bir taraftan eskimis tirnaklarini sökerken, yeni olanin hazirligini yasiyor.
Gagasini tasa calan kartallar gibi.

Toprakla beslenen günes

Günes enerjisi topraga basinc uyguladikca toprak kendini ic kisimlara dogru sikistirir.
Yani günes kovalayan, Topraksa kacan oluyor.
Íc kisimlara dogru sikisan toprak ancak bir yere kadar kacabiliyor, kürenin ic kisimlarinda bulunan lavlara kadar.
Günesin sikistirmasi neticesinde ic lavlara basinc uygulayan toprak iceriden lavlarin direnisiyle karsilasiyor.
Cünkü lavlar ana merkeze daha fazla cekilemiyor.
Bu basinc uygulamasindan bir patlama meydana geliyor, buda depremlere neden oluyor.
Yani iki kuvvetli enerji arasinda kalan toprak kisim, bir catlama, bir sarsintiya gidiyor.
Günes belli bölgeleri yediginde yenen yerler verimsiz hale gelip tam bir cöllesmeye dogru gidiyor.
Artik bu cölden besin kaynagi yaratamayan günesin yeni yerlesim birimlerine dogru ilerlemesi gerekiyor.
Ayni basinci bu kez yeni bölgelere kaydiriyor.
Bir anlamda farenin ekmegi kemirmesi gibi.
Kenardan baslayip ana merkeze dogru ilerlemek.
Nitekim güneste böyle yapti ve bir zaman yesil alanlara sahip olan sahrayi cöllestirdi.
Daha sonra oradaki besin kaynagi tükendi ve Afrikaya dogru bir acilima girdi.
Bu acilim beraberinde dogal kaynaklarin tükenmesiyle birlikte hastaliklarida beraberinde getirdi.
Ve su anda tüm basinc olanca kuvvetiyle Afrikaya uygulanmis vaziyette.
Günes bir taraftan günlük besin kaynaklariyla yetinirken, diger taraftan uzun vadede yiyecegi alanlari yerlesime acmak zorunda.
Bu baglamda Atlantis yeniden doguyor.
Yani Afrika kitasinda hayat bitiyor, diger kitalar sarsintiya girmis, kuzey ise yasama daha yeni kucak aciyor.
Su anda günesin basinci kuzeye ulasmis vaziyette.
Bir baska deyisle Akdeniz iklimi kuzeye yerlesiyor.
Cöl iklimi ise Akdenize, cölse yokolup canlilardan tamamen ariniyor.
Yani Afrika cöllesiyor.
Ne yazikki insanlar bu tehlikenin farkinda degil ve onlar biribirlerinin girtlagina sarilmis vaziyette.
Yani bir taraftan günes alttaki topragi yerken, üzerindekilerde biribirlerini yiyor.
Buysa insanin tükenise dogru gidisinin kaniti sayilir.
Günes suyla isbirligi yaparak ilerledigini hissettiriyor, fakat insanlar bu mesaji alamiyor.
Firtina ve dogal afetlerle bu mesaji veriyor.
Yani o bölgelerde artik yasamanin zorlugu görülüyor.
Daha sonra bu bölgelerde sikisanlar bir kacisa girip, yeni dogmakta olan Atlantise yönelecektir.
Fakat Atlantisin imkanlari sinirli, ne kadar insana kucak acabilecegini ise zaman gösterecek.
Önümüzdeki dönemde bu konu cok daha netlesecektir.



fredag 25 juli 2008

Atlantisin dogusu

Burasi kuzey avrupa, Ísvec, Ve stockholm.
Yani kaybolan sehir, ATLANTÍS yil 2010 ve kaybolan sehir yeniden doguyor.
Stockholm paralel bir gecis yaparakAtlantise dönüsüyor.
Kartalin pencelerini sökerek yeniden dogdugu gibi dogan sehir.
Stockholm ve Atlantis.
Íklim degisikliginin yeryüzünü kasip kavurdugu bir anda ortaya cikiyorAtlantis.
Ve dünya yeni bir dönüsüm baslatiyor, Atlantisin dogusuyla.
Íslenmemis hammade, henüz dokunulmamis doga, denizler, ve gölleriyle hayat daha yeni basliyor atlantiste, yani Stockholmda.
Mavi gözlü insanlarin yasadigi, genetik yapisi henüz bozulmamis ülke Atlantis yani Stockholm.
Íste deniz ve göller, iste doga, iste mavi gözlü kizlar ve iste calisip hakedenin edindigi kazanim.
Sular yükselip dünyayi yutsa bile, Atlantis, yani Stockholm yüzen bir ada gibi suyun yüzeyinde kalmayi basaracaktir.
Cünkü bu sehir hem üzerinde yasayan insanlariyla, hemde cografi olarak bulundugu yer acisindan böylesi bir ödülü haketmis olmali.
Ücüncü gözden bakmayi basarabilenlere iste kaniti.
Ne mutlu onlaraki baktiklarina bakmakla kalmayip, görebiliyorlar.
Göremeyenler ise bin yil baksalar bile hala bakarlar.
Dogumunla birlikte hosgeldin zamanin Atlantisi.Birak digerlerini savassinlar, birak icten ice kendi kendilerini yesinler, borazanin ötmesi yakindir Atlantis.
Tam tam sesleri cok yakindan geliyor.
Belliki acelesi olanlar var.
Hosgeldin gözüm benim.








































torsdag 24 juli 2008

Kara kalpakli adam

Kuraklik öylesine vurduku memleketi, börtü böcek bile siginacak gölge ariyordu.
Ayni anda kadinli erkekli uzun bir kervan cölü gecmek üzereydi.
Herkes azigini vurmus sirtina, bir an evvel cölden kurtulmaya calisiyordu.
Fakat hepside can telasesinde, kimsenin kimseyi düsünecek hali yoktu.
Hatta cocugunu tasiyamayan annelerden cogu cocuklarini yolda birakmisti.
Bu insanlari cöle kendine güvenen bir gurup insan sokmustu.
Bunlar cölü tanidiklarini, bundan dolayida nasil gecilecegini bildikleriyle geridekileri ikna etmislerdi.
Fakat cöl konusunda zerre tecrübeleri yoktu.
Sicagin etkisiyle milletin atesi basina vurmus, umutsuzluk rüzgari esiyordu.
Ve herkes öldük ölecegiz derken, dev gibi kalpakli bir adam yaklasti.
Bu öylesine büyük bir bedene sahiptiki, gölgesinde binlerce insan yürüyebilirdi.
Gölge yaklastiginda önce halka öncülük yapanlar kosup kendilerine siginacak yer buldular.
Daha sonra herkes geldi fakat bir kisim insan disarida kaldi.
Bunlarsa günesin altinda yürüdüler hep.
Cikisa yaklasildiginda kalpakli adam birden bire kayboldu, kaybolmasiyla tümden günes altinda kaldilar.
Günes ise cölü kasip kavuruyordu.
Su anda ise olan yine aynisi, sicaklar bastirdikca gölgesine siginacak kalpakli adam araniyor.
Fakat zamanin hükmünde kalpakli adam yok, olmayacakta.
Siginacak gölgede bulunamayacak.
Cünkü gölge adami tembellestiriyor.
Gölgede kimse düsünmeden kendi rahatina bakiyor.
Gölgede yer kapmis olanlar günes altinda kavrulanlari cabuk unutuyorlar.
Gölgede hakkaniyet usülünce yasamaya kimse yanasmiyor.
Orada adil paylasim yok.
Kalpakli adam bunun icin araniyor, yani gölgede yürümeye alisik olanlar bulunduklari mevziyi terkedip günes altinda yürüyenlerle yer degistirmeye razi olmuyorlar.
Peki adaletmi bu?
Eger ortaya cikip haketmeyenlere hala gölgelik yapmaya kalkarsa, ilahi adalete nasil hesap verecek bu kalpakli adam.
Ayrica o kadar geri zekalimiki bu adam, yan gelip yatmaya alisik olanlara gölgelik yapsin.
Su andaki feryat güneste kici yananlardan geliyor, digerlerinden degil.
Cünkü digerleri zaten gölgeye hic girmemistiki.
Hadi bakalim kalpakli adam, geleceksen daha fazla bekletme su garipleri.
Gölge disinda kalanlardan kastim asla dindar kesim degildir.
AKP veya tabani hic degildir.
Anadoluda yoksullukla pencelesen tüm insanlardir.
Emeginden kazandigiyla doyuma ulasamayanlardir.
Babasinin öldügü maden ocaginda is arayanlardir.
Kizina cehiz alamamaktan dolayi kahrolanlardir.
Büyük sehirlerde cöplüklere cadir kuranlardir.
Yillardir kim ne yapti bunlar icin?
Hicbirsey diyorsan, tabiki günes bu sefer ters yönden dogacak.
Cünkü sen öyle istedin.

onsdag 23 juli 2008

Yeni bir zaman aralamak

Coktandir böylesi bir blog yapmaya calistim, yapamadim.
Her ne yazdiysam bir yerden eksiklik cikardi, her seferindede kizip yarida biraktim.
Ve bir bayan dostum inatla isin üzerine gidip, illa devam et dedi.
Sonunda kazasiz, belasiz bu isi basardik.
Basardikta is yeni basliyor cünkü blog bom bos.
Simdi bunun icini doldurmak gerekiyor.
Doldurmaya calisacagiz.
hadi hayirlisi.
Yusuf Eryigit